Karbon Ticareti ve Karbon Fiyatlandırması Nedir?
Karbon ticareti, Kyoto Protokolü’ndeki esneklik mekanizmalarından biridir ve bu mekanizma, ülkelerin karbon emisyonu sınırlarını aşmamaları için emisyon azaltımı gerçekleştiren ülke veya projelerden emisyon azaltım belgesi almalarına olanak tanır.
Bu olanaktan faydalanan ülkeler, yüksek emisyon maliyetlerini, daha ucuz maliyetli olan ülkelerden emisyon hakkı alarak küresel emisyon azaltımına destek olabiliyorlar.
Karbon ticareti iki temel kategoriye ayrılmaktadır; zorunlu karbon piyasaları ve gönüllü karbon piyasaları. Zorunlu karbon piyasaları, Kyoto Protokolü’ne uyan ülkelerin dahil olduğu piyasalardır. Gönüllü karbon piyasaları ise, Kyoto Protokolü’ne uymayan ülkelerin, kuruluşların veya sivil toplum kuruluşlarının kendilerinin gönüllü olarak katıldıkları piyasalardır. Karbon ticareti piyasası, gösterdiği hızlı büyüme ile dikkat çekmektedir; 2005 yılında yalnızca 10 milyar dolarlık bir büyüklüğe sahipken, 2020 yılında bu rakamın 150 milyar dolara ulaştığı ve artmaya devam ettiği belirtiliyor.
Bir diğer çevre dostu politika olan karbon fiyatlandırma, insan kaynaklı sera gazlarının iklim krizine yol açan çevresel ve toplumsal zararların bir bölümünü, karbon salımı yapan şirketlerin ödemesini sağlayan bir fiyat belirleme yöntemidir. Bu yöntem, karbon salımlarına karbon miktarına bağlı olarak doğrudan bir maliyet getiriyor ve karbon salımının bir bedeli olduğu vurgulanarak karbon salımını azaltmaya yönelik davranış değişikliği teşvik ediliyor.
Karbon fiyatlandırması, karbon vergisi ve emisyon ticaret sistemi şeklinde iki temel yöntemle gerçekleştirilebiliyor. Karbon vergisi, karbon salımları için doğrudan bir fiyat koyan ve bu fiyatı yakıtların karbon yoğunluğuna göre belirleyen bir vergidir. Karbon vergisi ile kamu harcamaları için gelir kaynağı oluşturuluyor ve emisyon azaltımı teşvik ediliyor. Emisyon ticaret sistemi ise, karbon salımları için bir üst sınır koyan ve bu sınırı aşanlara ceza kesen bir sistem olarak işlev gösteriyor. Emisyon ticaret sisteminde, emisyon hakkı sahipleri, emisyonlarını düşürerek veya başkalarından alarak üst sınırı aşmamaya özen gösteriyorlar.
Bu fiyatlandırma mekanizmaları, piyasa şartlarına göre oluşan karbon alım satımı şeklinde veya hükümetler tarafından uygulanan karbon vergisi biçiminde de gerçekleştirilebiliyor.
Türkiye, Kyoto Protokolü’ne taraf olmadığı için zorunlu karbon piyasalarına katılmasa da gönüllü karbon piyasalarında yer alıyor. Türkiye’de hayata geçen karbon emisyonu azaltan projeler, uluslararası standartlara göre sertifikalandırılabiliyor ve bu sertifikalar yurt içi veya yurt dışında satılabiliyor.
Kesin olan şu ki, karbon ticareti ve fiyatlandırma, iklim değişikliğine karşı verdiğimiz mücadelede bize avantaj sağlayan verimli ve ekonomik araçlar. Bu araçların en verimli ve adil biçimde hayata geçirilmesi için uluslararası iş birliği ve dayanışma gibi unsurlar, daha yaşanabilir bir gelecek için kaçınılmaz gerekliliklerdir.